15 Ocak 2010 Cuma

B 12 mi dersin?

B 12 eksikliği unutkanlık,ruhsal dengesizlik (hatta depresyon), zihin dağınıklığına sebep olur. Sabah zorlanarak uyanma, kaslarda ağrı ve kasılmalar, uyuşuluk da B12 eksikliği ile ilintili olabilir.

Ama sanki bu değil;

Ağlamak isteyip de ağlayamamak yaşadığım.

Yaşananlar belki de abartıp o kadar çok enerji götürmüş ki, içimden artık gidecek birşey kalmamış gibi, iki damla gözyaşı bile. Fiziksel bir hissizliği de beraberinde getirdi sanki. Kolumu kesseler sadece akacak kanı izleyecekmişim gibi hissetmeye başladım. ya da tökezleyip de yere kapandığımda üstümü başımı temizlemeden, düzeltmeden,"bir yerime birşey oldu mu" diye merak etmeden doğrulup yoluma devam edecekmiş gibi..

bir nevi ot gibi yaşamak benimkisi.gülüşlerim saniyelik, üzüntülerim ise belki birkaç saniyelik, arada kalan süreler ise bomboş.

"zaman" dedim yine. lanet olasıca,başımın belası zaman.. herşeyidir çaresi derler ya, ona inanmak için zorluyorum kendimi ama sabretmek bile güç istiyor, emek istiyor, tutunacak yer istiyor. oysa ben daha " koy götüne" moduna bile giremedim.


bunların hepsinin nedeni B12 midir yahuu? oturup bekliyorum şimdi.

13 Ocak 2010 Çarşamba

senin için son kez..

sırtımı denize, yüzümü güneşe döndüğümde gelmişti karanlığın hayatımın üzerine; ne yavaş ne hızlı, orta karar adımlarla yalnızlığımın dizinin dibine, tutulmanın tam öncesinde.

sırtını güneşe, yüzünü dağa dönerek gittin oysa varlığımın üzerinden, kalır sandıklarını da yanında alarak ya da umduklarımla. çaresizliğini, yoksuzluğunu, korkularını çuvala koyup bıraktığın kapımdan benim cesaretimi alarak koyuldun sefil yolculuğuna, kime neye inat..

ucube düşlerini al git bu güneş vuran kapıdan, yeterince insan kirliliği verdiğin yetmezmiş gibi çalıntı hayallerinle süslediğin gülüşlerini de topla öyle kaybol cehennemine.

bir adım ötede gelirken benim için kazdığın çukurunu unutma, gelirken soyunup herşeyini içine bıraktığın. onlarla var olmadığını biliyorum ama inan hiç üzülmüyorum. açtığın boşlukları doldur ki belki yeniden gelirsen içine düşme, düşme ki sen içindeyken ben o boşluğu doldurmayayım.

doyumsuzluğun sıradan birgün olsun sadece. sırtını yasladığın dağlardan gelir umarım en büyük ızdırap ve hayal kırıklıkların. kalen sandığın surlardan daha büyük olsun çaresizliğin ve yıkmaya kimsenin gücü yetmesin. ben sırtımı sana döndükten sonra orda



durma yeter aslında...

12 Ocak 2010 Salı

üzgünüm Abidin

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
İşin kolayına kaçmadan ama..

peki mutluluk ne? öğretilmiş bişey mi? ben mutlu değilim lan. ev,okul,aile,arkadaşlık,susmak bilmeyen iç sesim (içimden konuşuyorum ben).. hepsi bana gidişin iyi olmadığını gösteriyor. ince ince mesaj veriyor. eskiden hep derdim kendime iyi olacak,bak bundan da bişeyler öğrendin ama bunun sonu gelmiyor.hep öğreniyorum. artık bu kandırmıyor beni. sıkıldım. ders çalış diyen anneme he he dediğim gibi he he diyorum kendime.sonra küfür ediyorum.

biliyor musun çok tepkisiz oldum.umrumda değil hiçbirşey,söylenenler,yaşananlar. ne yapayım diyorum,oldu artık elden ne gelir. en çok da duygularımın beni terk etmesine üzüldüm. birşey hissediyordum en azından. belki de bundan mutsuzum. amaçsız hareket ediyorum. anı fazlasıyla yaşıyorum galiba.

aslında bakınca yapılacak bisürü şey var. ama paşa gönlüm istemiyor. içimde ve kafamda yaşıyorum,yapıyorum,söylenmesi gerekenleri söylüyorum,saçmalıyorum..

o resmi yaptım ben Abidin rahat ol sen. simsiyah bir resim..karalanmaktan ne anlattığı belli olmayan bir resim.

hayalet sevgilim

tolga'ya..
psikologlar nasıl yorumluyor hiç merak edip bakmadım. gerçi hiç denk de gelmedim filmler dışında ama hani küçük çocukların hayalet arkadaşları vardır ya. hah işte benim de hayalet sevgilim var.adı tolga..
ideal bir sevgili, gel deyince geliyor git diyorum gidiyor,senden sıkıldım biraz ara verelim başkalarıyla takılalım diyorum tamam diyor,aram bitti gel diyorum koşarcasına dönüyor adeta... canım benim. tipi falan desen beğenime göre değiştiriyor sağolsun. saçını kes diyorum kesiyor, uzat diyorum uzatıyor, gözün artık renkli olsun diyorum 1 saniye içinde bakıyorum ki yeşil olmuş.asla yan gözle başkasına bakmıyor. hatta kavga bile ediyorum (delilik belirtisi mi? ). tam benlik..
ama bildiğimiz hayata dönünce, tolga ile olan ilişkim beni hayal kırıklığına uğratmış.gerçek tolgalar böyle mi? asla! gerçekleri kendini tamamen kusursuz sayan, ilişkide bir sorun varsa bu kesinlikle benden kaynaklanan, hatta bunu sebep göstererek aldatan,klasik "sen çok iyisin seni kırmak istemem" şeklinde mesaj atarak bir ilşkiyi bitiren,alemin akıllısı kendisi sanan yalancı tolgalarla dolu.
sanırım ben bu yüzden kendi tolgama mahkumum. biliyorum bir süredir onu ihmal ettim. ama söz alıcam gönlünü.

tolga seni seviyorum bebeğim, başkası yalan..