bugün şöyle bir şeye denk geldim ve derinden bir ohaaa çektim. ben bu kadar kendinden, tarihinden, milletinden,dilinden,dininden utanan bir toplum görmedim arkadaş.elin çinlisi bile türkler için atasözü söylemiş.ama biz kendimizden iğreniyoruz.
efenim bugün istanbul'un fethinin 559. yıl dönümüdür. bir çağ bitmiş,diğeri başlamış. peki bizim malımız ne diyor biliyor musunuz? " böyle bir caniliğin kutlanması çok utanç verici, binlerce insan ölmüş,mağdur olmuş. ayrıca kahramanlık varsa o da bizansınmış. kıç kadar ülkeye saldırmak çok basitmiş. zaten türk tarihi hep barbarlıkla dolu. osmanlı padişahları çok şöyleymiş çok böyleymiş. yurt dışına çıktığı zaman türk olduğu için dışlanıyormuş ve milletin saçma sapan sorularına maruz kalıyormuş. ayrıca 19 mayıs, 23 nisan,29 ekim gibi milli bayramların kutlanması kaldırılırken bunun kutlanmasını mantık dışı buluyormuş. ülke ne hale gemişmiş." bunu söyleyen bir üniversite öğrencisi. senin okuduğun okulun rektörlüğünün tam ortasına sıçayım ben. hep diyorum bak hep diyorum. diyorum ki bir tarafın mağdurluğunu belli etmek için tam aksi kısmı neden itin götüne sokuyorsun?
ulan ibine, kendini karşılarında çok ezik hissetiğin avrupalılar çanakkale savaşında telef etti türk askerlerini. bu katliam değil mi? hatta avusturyalı bir asker hatıra olsun diye çanakkale'den giderken türk askerlerinden birinin başını kesip yanında götürmüş. yıllar sonra vicdan azabı çekip başı göndermiş. ve şehitlikte "meçhul asker" olarak gömülü. barbarlık bu değil midir kodumun manyağı?
atatürk olmasaydı,istanbul alınmasaydı adımız şu olurdu, bu olurdulara girmek istemiyorum. ama olacağımız şey cezayir'den öte gitmeyecekti. belki kendi ülkemiz bile olmayacaktı. hatta kıbrıslılar bu konuda kızgınmış ingilizlerin işgalinden kurtarıldıkları için.
cidden anlam veremiyorum. ırkından,soyundan sopundan,tarihinden utanan başka toplum görmedim.
23 Mayıs 2012 Çarşamba
sevgili arkadaşlarım;
bugün ki çemkirme konum iibf ve fen-edebiyat fakültesi öğrencileri ve grev.elli kere yazdım, lanet bir eğitim sistemimiz var. yeni üniversiteler açıldıkça iyice boka batacağız.bok konusunda zaten burun hizasındayız iyice görünmemeye başlıcaz. şimdi şu konu da anlaşalım; bu fakültelerde okuyan çoğu kişi öss'de ya da ygs ne boksa ismi sıçtığı için mecburiyetten eğitim alıyor. ben de bir iibf mezunu olarak benim durumum bu. liseden fen çıkışlıyım. istediğim bölüme puanım yetmedi,bir yıl daha hazırlanamam diyip girdim. 2. öğretim mühendisliklere puanım yetiyordu ama harç parası anasının gözü olunca yazmamaya karar verdik.ama pişmanım.çok samimiyim bu konuda.
benimle beraber sınava giren arkadaşlarım da tıp, eczacılık okumak istiyorlardı. ama onların da aldığı puan sınıf öğretmenliğine ya da ne bileyim biyoloji,fizik gibi bölümlere yettiği için oralara gittiler. yani hepimiz mecburiyetten okuduk. şimdi çıkıp yok öğretmelik şöyledir, böyle kutsaldır boktur püsürdür demenin bir anlamı yok bence. mecburiyetten o tarafı tutuyorsun.
kpss denen illet çok saçma bir şey. en son lise 1'de görmüş olduğum coğrafyadan sorumluyum. torpile falan hiç değinmiyorum zaten. ama bildiğim kadarıyla eğitim bilimlerinde öss mantığı var. yani hangi şehre ne kadar puanla yerleşeceğin belli. yani belli bir puanı almak için kasacaksın. ama a grubu öyle değil. bir kurumun açtığı sınava başvurabilmek için en az 80 puan almak gerekiyor. ve kurum sınavı açıldığı zaman der ki;şu bölümden mezun, şu puan türünden en az 80 almış kişiler başvuru yapabilir. ve başvuran adayalar içerisinden en yüksek 20 kişi sınava çağrılacaktır. yani senin en az 90 küsür puan alman gerekiyor ki kurumun açtığı "sınava" başvurabilesin. sonra kurum sınava girersin. güncel siyaset,iktisat,tarih ıvır zıvırdan yazılı sınava girersin. sonra bu sınavı geçersen mülakata girersin ki mülakatta bilgi sınavının sözel versiyonu. torpilim kralı burda işler.ama ibff mezunları nedense dökülmez sokağa.
hepimiz aynı boktan yolun yolcusuyuz. biz daha ezildik,biz daha şöyle olduk falan demenin bir alemi yok ve kimseye de faydası yok.diyeceksin ki madem istihdam fazlalığı var kapa üniversiteleri,kapa bölümleri. zaten öğretim üyeleri de kalitesizlikten kırılıyor. sen sınavı kazandın gittin diyelim ama arkada her sene katlanarak büyüyen işsiz fen-edebiyat fakültesi ve iibf mezunları var. işsizlik çok boktan bir şey bilirim. ama bireysel çıkarları değil toplumsal çıkarları gözetirsek antipati kazanmayız. mesela ben çevremde basbas bağıran öğretmen ve adaylarından ötürü öğretmenlere gıcığım. eğitim neferi falan değiller çünkü. kardeşim hala ilk öğretim seviyesinde,biliyorum ne bok yediklerini, çocuklara ne kadar ilgi alaka gösterdiklerini, ne kadar idealist olduklarını. o yüzden beylik laflarınızdan vaz geçiniz. hiç birimiz kaliteli değiliz. bunu da kabul edelim.
grev konusuna gelince, memurlar yetersiz zamları protesto etmişler. eyvallah. ama grevler nedense tek bir zümreye ait olabiliyor. çıkın bakın bir grev meydanına hangi birliklerin bayraklarını, bezlerini göreceksiniz. bu da bu yüzden bana itici geliyor. o zümreye ait değilsek grev yapamazmışız, hakkımızı arayamazmışız gibi bir izlenim doğuyor. her kesim belli şeyleri sahiplenmişler. eğer onlar gibi değilseniz sahiplendikleri şeyden nasiplenemezsiniz,savunamazsınız. hani anti-kapitalist müslüman gençler çıkınca taşak malzemesi oldular ya o hesap. müslüman olunca anti-kaipitalist olamazsın! ya da zamanında izmir'de cumhuriyet mitingi olmuştu. orda sarı saçlı,kırmızı uzun tırnaklı, yakasında beyninden büyük atatürk rozeti takan bir hanım abla, mitinge gelen baş örtülü bir kıza sert çıkmıştı. başı kapalı olunca cumhuriyetçi olamaz bir insan, o hesap. atatürkçü kesimi görüyorum. atatürkçülük onlar gibi olmaksa eksik kalsın hacı.
işte bunlar çok itici. kendi götümüze bakmadan bir takım olguları sahipleniyoruz ki şimdiye kadar kime ne yararı oldu bilemiyorum. yapılan grevler falan tamamen reklam kokuyor. bilmeden, duygularımızla oynanmış bir vaziyette büyük patronların oyuncakları oluyoruz. saf duygularımla oynadın tabirinin somut versiyonu bence.
17 Mayıs 2012 Perşembe
eski sevgilinin hediyeleri
ahahaha aklıma ne geldi gece gece. üniversitede 1. sınıftayken 6 kişilik yurtta kalıyorum. aynı odada altı kız. aboooo. klasik kız muhabbetleri, olayları,kavgaları falan. neyse oda arkadaşlarımdan birisi sevgilisinden ayrıldı. çocuk, kıza hediye ettiği ne varsa istedi. kız hazırladı. birinin onları çocuğa götürmesi gerekiyor. kız gitmek istemedi. kurada ben çıktım. aldım torbayı indim aşağıya. tam verdim poşeti gidiyorum,çocuk dedi ki " dur,gitme.şimdi yapacaklarımı ona anlat." tamam lan dedim. bekliyorum. açtı poşeti. " bu elbiseyi ona şu gün almıştım." diyerek fırlattı yolun ortasına. " bunu şunun için almıştım." diyerek başka bişeyi fırlattı. ben de bekliyorum ki aldığı tek taş yüzüğü fırlatsın havada yakalayayım. ağzım açık,tetikte bekliyorum ama fırlatmadı. aldı onu cebine koydu. telefon hediye etmiş,onu da cebine koydu. sonra arabasına bindi gitti. araba gözden kaybolana kadar bekledim ki belki fikir değiştirip atar yüzüğü falan diye ama yok olmadı. dedim delikanlılığına sıçayım senin. attın kıyafetleri falan yüzüğü bok atarsın değil mi lan? sonra yurt odasına çıkıp hal ve hareketlerinin aynısını yaparak durumu anlatım kıza. o gün de eğlenmiştim şimdi de eğlendim. ahahaha
ısrara hiç gelemiyorum hacılaar. konuşmadan sıkıldığımı ima etmeye çalışıyorum, anlamıyorlar. ortamdan kaçmasam ya da konu bir şekilde dağılmasa "çok konuşma len." diyip gericem ortamı. beni benden daha çok düşünebilirlermiş gibi sanki ibneler acır gibi akıl veriyorlar. istemiyorum lan istemiyorum. benim de var planlarım. ayrıca senden akıl isteyen oldu mu? akıl verme para ver,huzur ver.
kötü bir niyet yok belki ama karşındaki insanın düşüncelerini hiçe saymaktır bu. karışmayın bana, sorarsam söyle. üstüme gelme. sanki bir bok başarmış gibi bik bik bik. teee allam yaaa.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)