26 Ekim 2011 Çarşamba

deprem ve yardım silsilesi


Topbaş açıklama yapmış olası İstanbul depremi için.Yapılan çalışmaların yeterli olmadığını,şimdiye kadar bilmem ne kadarlık deprem yatırımı yaptıklarını, vatandaşların kendi binalarında iyileştirme yapmaları gerektiğini ama bunun için belediyenin kredi veremeyeceğini,herkesin kendi işini kendisinin görmesi gerektiğini,99 Marmara depremine kadar uzmanların nerede olduğunu,binalarda traşlamaya gitmeleri gerektiğini falan açıklamış.99 depreminden bu yana kadar devlet nerdeydi? 35-40 katlı apartmanlar dikenler izinsiz yapmıyor herhalde,birileri o projeleri onaylıyor değil mi Kadirciğim? Sen eşine dostuna izin ver, seçimlerde oy toplayacağım,sempati toplayacağım diye kaçak yapılanmaya izin ver. Sonra deprem olsun,sel olsun,suçun tamamı yine vatandaşı olsun. Hırsızın hiç mi suçu yok acaba?

Sonracıma Ali Ağaoğlu. Haber tarihi nedir bilemiyorum ama onun da itirafları mevcut. Diyor ki; "1970'li yıllarda İstanbul'un Anadolu yakasında yapılan yapıların büyük bir kısmına inşaat malzemesini ben sattım. Kumları Marmara Denizi'nden demirleri hurdadan çektik. O zamanın şartlarında en iyi malzeme buydu. Sadece biz değil tüm firmalar aynı şeyi yapıyordu. Deprem olursa İstanbul'a ordu bile giremez, ölen şanslıdır". Savunması geliyor şimdi,dikkat; "Herkes böyle çalışıyordu". Enteresan değil mi?

Uzmanların dediğine göre,en iyi ihtimalle depremde İstanbul'da 5000(beş bin) bina yıkılacak.Köprülerin 8 şiddetine dayanabileceğini söylüyorlar ama bilemem tabi.Bu binaların hepsinin başına bir arama kurtarma ekibi koymanız imkansız. Yeme-içme,barınma,korunma şartlarını düşünün bakalım ne çıkacak.Sonuç olarak abilerim, ablalarım eğer böyle bir deprem olacaksa ve durum da buysa şimdiden vedalaşalım.

Bir de gönderilen yardımlar için bir şeyler gevelemek istiyorum. Okuduğum haberler doğruysa tır tır yardım gitmiş ve gidecek. Bilmem kaç ton battaniye taşınmış. Peki orda insanlar neden yağma yapıyorlar. Ya aç gözlülükten ya da yardımların adaletsiz dağıtımından. Son zamanlarda hep 99 depreminden bahsettim ama başka dayanağım yok. İzmit'e gelen yardımların çoğu belirli noktalarda toplanıyor ve odan görevliler tarafından dağıtılıyordu. Ve deli gibi yardım geldi. Evleri yıkılanlar için beyaz eşyalar, mobilyalar, nevresim takımları,yataklar,yorganlar, markalı kıyafetler,hatta o an bana tuhaf gelen Vakko'nun göndermiş olduğu takım elbiseler. Deli gibi yardım vardı. Ve ne oldu biliyor musunuz? Bu yardımların çoğu hiç ihtiyacı olmayan kişilerce alındı. Bazıları satıldı. O zamanın devlet kurumlarından birinin üst düzey yönetici olan bir kişi, eşini getirerek " beğendiklerini al" dedi. Ki bu kişinin dağda domuzu eksik sadece.O kadar durumu iyiydi. Bazende yardım tırları yanlış yerlere gittiler. Benim şu an oturmuş olduğum yer izmit'in nadir sağlam kalan yerlerinden. Kimsenin bir şeye ihtiyacı yoktu,evlerine rahat bir şekilde girip istediklerini alıp çıkabilme gibi bir lüksleri vardı. En fazla ihtiyacımız olan su ve ekmekti. Çünkü üretim denen bir şey yok ve ibnetör market sahipleri ellerinde olan stokları fahiş fiyata satıyorlardı. Yani yanlış insanlara da kılık kıyafet yardımı yapılabiliyor.

Van'da da büyük ihtimal durum bu. İdari eksiklik var. Ayrıca yardım dağıtımlarının afeti yaşamış kişilerin olmaması gerekir. Kayıt falan alınması gerekir. Bu konuda hiç ilerlememişiz. Bir de Kızılay vakası var. Sel olur,deprem olur Kızılay'a yardım edilir ama nedense Kızılay kimseye yeteri kadar yardım edemez. Sen İstanbul depremini bekliyorsun ve elindeki çadır ve battaniye sayısı bu. Yazık. Kızılay'ı soyanların yatacak yeri yok.

Bir de soyguncular var.Bildiğin dolmuşa binip akın akın akbaba gibi geliyorlar. Allah bildiği gibi yapsın onları. Enkazda milletin kolunu,parmağını keserek altınlarını çalıyorlar. Hatta bir şey okudum ve şok oldum. Ölü kadınlara tecavüz edenleri bile varmış. İblis kaçmış bunların içine. Bu para ve altın çok büyük ikna ediyor insanları. Bir yakınımın dükkanının bulunduğu bina çökmüştü. Baya da süre geçmişti üstünden,ölen öldü kalan kaldı. Binanın sahibi de doğulu bir aile ve çöken binada oturuyorlardı. Şöyle bir dedikodu çıktı; kadının kilo kilo altınları varmış. O enkazın temizlenmesi 1 günü almadı.Ve, evet altın çıkmadı.

Denetim çok önemli ki bizim uzaktan yakından hiç alakamız yok. İzmit'te bir çok çürük ev var. Bir sıva bir boya ile işi çözdüler. Hatta Bulvar Caddesindeki kız öğrenci yurdu çürük, ağır hasarlıydı o bina. Şu an yurt. Olur da yakınınız falan vardır,uyarayım istedim. Lütfen artık bazı şeylere duyarlı olalım. Televizyonda insanların ne halde olduğunu görüyorsunuz. Gerçekten hiç kolay atlatılabilen bir afet türü değil.

Fotoğraftaki bebek,99 depreminde yardımda çıkmıştı.O zamandan beri saklıyorum. Eğer imkan bulabilirsem kendimce hazırladığım yardım paketiyle beraber bunu da göndereceğim. Belki gelecek zamanda başka biri tarafından,başka birine umut olması için gönderilir, kim bilir.

İyi akşamlar arkadaşlarım, her nerde tesadüf eseri yaşıyor ve yaşatılıyorsanız!

6 yorum:

  1. Çok tatlı bir bebekmiş. Yeni sahibi onu çok sevecek ve umut vericek eminim. Bi de izmitli olmana şaşırdım yahu. Pek izmitli olduğunu sanmıyordum buralarda. Sevindim.

    YanıtlaSil
  2. Suratı çok hoş bebeğin. =) valla ben de pek denk gelmedik izmitliye. hatta kimin nereli olduğunu bile bilmiyorum, hiç sormadım. =)

    YanıtlaSil
  3. ben gebzede yaşıyorum yakın izmite ondan dikkatimi çekti

    YanıtlaSil
  4. aa evet yakın. önceden merkezde oturuyorduk. bilirsin belki, plaj yolu diye geçiyordu. şimdi yahya kaptan'dayız. gelirsen beklerim. =)

    YanıtlaSil
  5. Olası İstanbul depremi; bizim ne kadar aciz bir ülke olduğumuzu kanıtlayacak. Allahıma şükürler olsun ki ailemin kaldığı evin sağlamlığından eminim, babam ev inşa edilirken her adımına katıl, en güçlü malzemeleri kullandırdı. Ama geri kalanlar, arkadaşlarım açısından çok korkuyorum... Allah İstanbul'un yardımcısı olsun...

    YanıtlaSil