Aaaaah bilebilirmiydim sizi bu kadar özleyeceğimi?
Burcu benim oda arkadaşımdı. 3 yıl mı kaldık len beraber? 2005 yılı, okul başlamak üzere.Tam tarih vereyim de oha diyin. 7 Ekim 2005. Yurda yerleşmek için kampüse geldik,annem,ben, abim,kardeşim. Kayıt için yurt binasına girdiğimizde bizden önce bir aile daha giriyordu. Kızın biri hemen form doldurmaya başlamıştı.Dedim ben de geldim,ne yapmam gerekiyor? Bana da form verdiler, kadın soru sormaya başladı diğer kıza. Dedi " sigara içiyor musun?". "Hayır" dedi. Bana sordu içiyor muyum diye, hayır dedim. O zaman siz neden oda arkadaşı olmuyorsunuz gibisinden bişeyler dedi. Bizde bakıştık,süzdük birbirimizi. Başka çare yok,iyi dedik. Anahtar seçti bu kız. Allahım yok böyle bir oda. Penceresi duvara bakıyor,tabut gibi,ufacık,bildiğin kıç kadar. İkimizde olamaz tribine girdik.Sonra bu kızın babası Çetin Amca halimizi gördü,acıdı,hemen odada tespit yaptı. Dedi "ben inşaat mühendisiyim,odanın duvarında çatlak var, hasarlı, olmaz." Bizde hemen "evet, evet olmaz."dedik. Tekrar anahtar seçtik ve yapımı o zamanlar devam eden 8 katlı binanın- eksili katları saymıyorum- 7. katından dağa bakan bir odasını denk getirdik. Asansör çalışmıyor. 7 kat o eşyaları tabir caizse sıça sıça çıkardık. Tam böyle "tamam,eşyaları çıkarttık,siz gidin" dedik ki, çaaat diye odanın kapısı açıldı ve usta girdi. Bunu gören ailelerimiz bizi o gün orda bırakmamaya karar verdiler. Burcu ile böyle tanıştık,kaynaştık,sevdik birbirimizi. =)
Aycan ise,hazırlıktan ortak bir arkadaşımızın girişimi ile tanıştık. Sonra Aycan vesilesi ile Kemal ile, daha sonra Gökçer,Mert,Barış ile tanıştım.Geceleri ararlardı, "hadi biz bülbüle gidiyoruz,ekmek yaptırcaz, 10 dak. sonra aşşağıda olun" derlerdi. Okulun çevresi de genişleyince bu, pilavcı,Cuba,Tower'da pis 7'li oynamaya kadar vardı. Bakıyorum da güzel zamanlardı, kıymetini bilememişim.
Pınar ise Burcu'nun oda arkadaşlarından bir diğeriydi. 1. sınıftayken yurt parasını geç yatırdığım için beni Acıbadem'deki yurda sürdüklerinde tanışıp, kaynaşmışlar. Bu dönemde Burcu'nun odasına yaptığım kaçak ziyaretler sonucunda tanıştık.Hani Pınarcım,kitabının arasına ayraç niyetine nutellalı kaşık koyduğun dönemler..Sonraki yıl,Burcu ile aynı odayı paylaşmaya devam ettim ve Pınar'ın odası da hemen yamacımızdaydı. Geceleri toplanıp film izlerdik. Burcu'nun Şansal Büyüka misali filmi durdurup bize gözümüzden kaçan ayrıntıları gözümüze soktuğu günleri bile özledim. Oynat Uğurcum! Pınarcım hatırlar mısın,1 milyoncudan mı yoksa Karfourun ucuzluk sepetlerinden mi ne tenis takımı alıp,odada oynamıştık ve Burcu bizi odadan atmıştı. Duruyor sanırsam onlar.Bir tane raket var kitaplığın tepesinde. Burcu'nun renkli giyiiyoruz diye bizi rock pub'a götürmemesini, çorap yumağını fare sanıp yataktan düşmesini, ısrarla patates istemesini, parfüm sürüp çoraplarını değiştirip öyle film izlemeye gelmesini,kırmızı ruj sürüp kantine inmesini,seninle beraber yemek yapma çabalarımızı,kadıköy'e gidip mağaza gezmelerimizi,yediğimiz her kazıkta adisyon hesaplarımızı,gecenin bir vaktinde tiyatrodan dönmelerimizi, çay bahçesinde sözde ders çalışıyoruz ayağına dedikodu yapmalarımızı,Burcu'nun sabah kalkar kalkmaz günaydın bile demeden fantastik rüyalarını anlatmasını ve daha nicelerini özledim. Acilen gelmem lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder