27 Ağustos 2011 Cumartesi

Bana, "hayata at gözlükleri ilen bakıyorsun." diyen bir takım yavşaklara ithafen..

"Çağımıza uymak zorundayız palavrasına da hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üstüne kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım? Tam tersine baş kaldırırım, direnirim böyle bir çağa karşı. Bu yüzden dinozorlukla suçlanmam da vız gelir bana. Çünkü ben dinozoru tarih öncesi çağların nesli tükenmiş bir hayvanı olarak değil; geçmişin doğruluğu kanıtlanmış ve yadsınamaz değerlerini yeni sentezler yaparak geleceğe taşımayı amaçlayan bir yaratık olarak tanımlıyor, dinozorluğumla övünüyorum."

Mina Urgan - Bir Dinazorun Anıları’ndan.

Bir de şöylesi var tabi;

Bütün türler kendilerini yok ederler.
Dinozorların sonu da böyle oldu.
Canlı namına ne varsa yediler, sonra birbirlerini yemeye başladılar
ve sonunda tek dinozor kaldı.
O orospu çocuğu da açlıktan öldü.

Charles Bukowski

Hayat işte. =)

25 Ağustos 2011 Perşembe

evet



Ben bu şehirde doğacak
Ben bu şehirde yaşayacak
Ben bu şehirde sürünecek adam değildim
Biliyordum bu şehir bana dardı
Biliyordum bu şehirde bir yığın
İnsan şeklinde hayvan vardı!..

Hüseyin Avni Dede

24 Ağustos 2011 Çarşamba

buralar eskiden dutluktu!

Hazır bayram yaklaşıyor.Eski bayramlar şöyleydi böyleydi diye biraz da ben "kafa ütüleyeyim". Bayram mevzusu değil aslında tam derdim.Biz ne ara,nasıl böyle olduk? bugün bunun hakkında bir beyin fırtınası kopartalım istiyorum.

İnsana saygı hiç bir zaman olmadı güzel yurdumda.Hep böyle para hırsı,rant kavgası, iktidarlık manyaklığı yüzünden belki de. Ramazan ayındayız malum, oruç tutanı var,tutmayanı var,tutamayanı var. Herkesin kendi problemi. Dedim ya saygı yok. Oruç tutana,tutmayanına da psikolojikde olsa bir şiddet var. Eskiden oruç tutan insalara nezaket gösterirlerdi. Ben 6 yıl anneannem ve dedemle yaşadım Tokat'ta. Alevi çoktur orda, adetler farklı. Bahçede yemek yiyen insanlar, ramazan ayı gelince oruç tutanlara ayıp olmasın diye evlerinde yemek yerlerdi ve iftara bahçelerinden topladıkları üzümleri gönderirlerdi. Dedemse, onların oruç tutma zamanları gelince aynı davranışı sergiler ve bakraçla yoğurt gönderirdi evlerine. Arada bir saygı var.

Şimdiyse iki taraf birbirne laf sokmakla kalmıyor fiziksel şiddet uyguluyorlar. İnançları ne olursa olsun söz söyleme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Oruç tutmayanı sokak ortasında dövüyorlar. Ya da ramazan ayında sokakta alkol alıyorlar. Yapmak istediklerinden değil de bir şeylere tepki,bişeylerin gözüne bişey sokmak istemek bence. Kimsenin ibadeti umrumda değil.Bana ne!

Dedim ya derdim saygı. Üç kuruşluk beyniyle, kıçındaki dondan habersiz,çevresinden gördükleriyle ya da duyduklarıyla bir şeylerden haberdar olan kıçı kırıklar benim inancıma laf edemez. İster oruç tutayım ya da tutmayayım.

Hangi şartlar bizi bu kadar kendini beğenmiş yaptı bilemiyorum. İbneleşiyoruz muntazaman!

22 Ağustos 2011 Pazartesi

ayiyayıyaaaay

efenim sıvılar ve gazlar bulundukları kabın şeklini alırlardı yanlış hatırlamıyorsam. düz olarak bakınca öyle de kesin vardır bir yerlerde istisnaları. neysee. ben de bulunduğum ortamın enerjisini alıyorum,niyeyse. problemli bir insanla problemli,neşeli bir insanla neşeli falan. yani intihar düşüncesi ile yanıma gelmeyin,el ele tutuşur atlarız bir yerlerden.

şu sıralar gerekli motivasyonum için, neşeli,idealist,tuvalete günü gününe çıkabilen (bu çok önemliydi), eşit koşullarda ya da bana rehberlik edebilecek,mutevazi,yumurta götüne dayanınca aklına çalışmak gelmeyen vs. birileri ile önümüzdeki bir ay aynı ortamları paylaşmak isterim.ihtiyacım var zaar.

çok alakasız olacak ama bu şarkı çok hoşuma gitti. hiç tipim ve tarzım olmayan pitbull marc anthony ile düet yapmış. ne bileyim, herkese ayiiiiyaaayayyy diyesim var. bu arada marcım, jennifer ile ayrılman isabetli olmuş canım. zira yanyana iken katip ve yavrusu gibi duruyordunuz.

18 Ağustos 2011 Perşembe

seninki ne renk?


Seninki kaç cm?, analı kızlı pr çalışmalarına ben de katılmak istiyorum. Gündemden çok alakasız ama aslında değil de. Nerden baktığımıza bağlı tabi ki de. Sabunu anlatacağım bugün size.

Bu pazarlama ve reklam yöntemleri o kadar beynimize kazındı ki kendimizi çoğu zaman yetersiz,ezik görmemizi sağlayıp paranoyaklaştırdı. Temizlik konusunda,üreticiler, önemli bir çoğunluğu evlerinin "tertemiz", "dezenfekte edilmiş", "mikropsuz" olması gerektiğine inandırmak konusunda son derece başarılı olmuşlar ve bunu yapabilmek için gereken ürünleri satmayı sürdürüyorlar: Tuvalet ve fırını temizlemek için asit, banyoyu dezenfekte etmek için fenol, mobilyaları cilalamak için damıtılmış petrol ürünleri, çamaşırlarımızı beyazlatmak için klor ve yalnızca evlerimizi temiz tutmak için çeşit çeşit diğer zehirli kimyasal maddeler... Şu anda 55 binin üzerinde kişisel olsun,genel olsun temizlik ürünü piyasada. Ve biz "test ülkesi" olduğumuz için bir çok ürünün test edilmeden kullanımı ve hatır gönül işleri ile mevzuatlarını kabul ettirmiş ve piyasaya sürülmüştür.

Bu ürünler kimyasal. Büyül bir kısmı kanalizasyondan "su sistemimize" karışıyor ve vücudumuzda depolanıyor. Sonra kanser vakaları,erken gelişimler söz konusu oluyor.Zehirli olmayan doğal temizlik ürünleri foseptik sistemi,içme suyu ve sağlık açısından yarar sağlıyor.

El ve vücut temizliğinde doğal sabunlar kullanmak hem toplum sağlığı açısından hem de çevre açısından çok yararlı. Sabun deyip geçmeyin,bir sürü çeşidi var. Bitkisel yağ tabanlı sabunları seçmeniz daha doğru olur. Ve bu marketlerde marka sabunlar yerine aktarlardaki sabunlar seçmenizi öneririm.

Çok resmi bir yazı olmuş,neden bu kadar ciddileştim bilemedim. Güzellik sabunları,yüz temizliyiceleri,çocuk şampuanları,ya da ne bileyim ıslak mendiller genetik olarak insan yapısını etkiliyor. Bir süre sonra genetiği bozuyor. Özellikle son dönemdeki çocukları incelediğiniz zaman erken ergenliğe girme gibi bir problemle karşılaşıyorlar. Erken yaşlanma ve erken ölme.

Bu yıla kadar cilt temizleyicelerine,kremlerine çok para harcadım. Tesadüf eseri abimin Mardin'den getirdiği bıttım sabununu kullandım. Doğal olanlarının bir sürü yararı var. Saçına,başına,yüzüne,bilmem nerene ayrı ayrı ürün alacağına al bir bıttım sabunu kalan paranla git yemek ye. O kadar ciddiyim.

Ailemde kanserden ölen 3 kişi var. Ailemin genetik yapısını şöyle bir gözden geçirdiğim zaman yaşlandığımda sahip olacağım bir sürü kronik hastalık var. Eminim sizlerin de vardır. Yeni nesillere yeni hastalıklar,pislik yerler bırakmamak ve var olan sayılı suyumuzu kirletmemek adına tavsiyem budur. Esen kalın efenim.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

komplo teorisi

Bir komplo teorim var. Belki birileri demiştir de ben cahil cühela bir insan olduğum için bilmiyorumdur.

Her gün bir yerlerde en az bir şehit veriyoruz.Periyodik olarak günde on gibi bir rakama ulaşıyor bu sayı. Ve bu sıralar daha sık görür olduk. ABD'nin islami ülkeler için hazırladığı proje ortada. Ki bunu Obama'da ağzından kaçırdı. Mısır'dı,Libya'ydı,Suriye idi gördük durumu. Önce bir ayaklanma başlıyor.Ardından ABD tüm melek haliyle masum sivil halkı kurtarma adına operasyonlar düzenliyor. Bu saydığım ülkelerin önceden olan iç karışıklıklarına adına bir bilgi sahibi değilim. Lakin kendi ülkemde olanları az buçuk biliyorum.

PKK, yirmi yıldan fazla bir süredir var. Ve gerçekten "zamanında" çok iyi organize olmuş bir örgüttü. Yani, askeri güçleri var,siyasi ayakları var, yurt dışı ayakları var,var da var. Ama şu sıralar sanırım siyasi ayakları ile dağdaki gerillaları arasından bir tezatlaşmaları var. Burası bu konuyu ilgilendirmiyor. PKK'nın ulasal lojistik ve siyaset ile desteklendiğini sanırım herkes bilir. Teorim şu; bu örgütün ABD destekleri ve stratejileri ile şu sıralar daha çok eylem yapıp,ülkenin dikkatini çekip bir ayaklanma,bir isyan çıkartmalarını isteyip,ortalığı karıştırıp,kan revan haline getirtip,daha sonra ise eski büyük güç,demokratikleşme ve özgürlük savunucusu ABD'nin ülkeye çıkartma yapıp sözde kurtarmalarını izleyebiliriz. Şu küçük beynimle bunları düşündüm.

Ayrıca üç aylık bir eğitim sonucunda problemli bölgelere bu askerlerin gönderilmesinin ne kadar mantıklı olduğunu hala düşünüyorum. Abilerim,ablalarım biliyorum yaşamayan anlamaz, lakin çok sevdiğiniz bir insanın ani ölüm haberini almanın ne demek olduğunu biliyorum. Bu yirmi yıldan fazla bir sürede hiç mi strateji üretemedin, kimlere ne için maaş veriyorsunuz, bu kadar insanın günahına girmeyi nasıl sindirebiliyorsunuz,bilmiyorum. Ya ben küçük hesapların insanıyım ya da siz çok çakalsınız.

Sözde barış yanlısı,sosyalist kürt milliyetçisi arkadaşlarım, bakın arkadaşlarım diyorum, bütün bu olanlar sadece dil,etnik köken isteklerinden çıkamaz! Şu anda payınız üçe bölündü,bunun derdindesiniz. Masum insanların canı yanmasın artık.

Biri gelip,sen bir bok bilmiyorsun falan derse de, emin olun hiç de götümde değil.

16 Ağustos 2011 Salı

12. yıl dönümü

Birazdan 17 Ağustos'a gireceğiz. 12. yılı bitecek. O zamandan bu zamana bunlar değişti değişmedi gibisinden klişeleşmiş laflar etmek istemiyorum aslında. Çünkü hiçbir şey değişmedi.Zihniyet aynı,devam.

O gün, unutmak istediğim bir döneme sokuyor beni. Hep böyle keşkeler üşüşüyor beynimde. Neleri sığdırdığımız boktan hayatımıza neleri sığdıramadığımızı gördüm. Kimleri, nelere layık gördüğümüze şahit oldum. Hayat yeteri kadar zor değilmiş gibi her yıl bu zamanda bir de bunları tekrar yaşamak tarif edemediğim bir acı veriyor bana.

Bu 12 yılda deprem konulu bir çok konuşmaya,konferansa,projeye katıldım. Ve o kadar insan çözüm bulamadı. Çünkü bir çoğunun gerçek amacı çözüm bulmaktan ziyade cep doldurmaktı. Fikrimi beyan ettiğim zaman "yaşamayan anlamaz." dedim ve hakkaten anlamadılar. Umarım daha büyükleri ile hiç bir zaman karşılaşmayız. Bunu, inanın kalbimin derinliklerinden,samimi bir şekilde diliyorum.

17 Ağustos, acım büyük...

15 Ağustos 2011 Pazartesi

hayat çok acayip!

insan ilişkileri bambaşka bir acayip.Bilemiyorum şu an düşüncelerimi net olarak buraya aktarabilecek miyim fakat eminim herkes hak verir.

tam olarak ifade edemediğim için "hayali" bir vaka üzerinden gideceğim.bir grup arkadaşsınız. bu grubun içinde 2 kişi anlaşamamaya başlıyor. ki bu kişilerin ünavı hiiiiç önemli değil. ister sevgili olsun,ister ev arkadaşı olsun,ister alakasız insanlar olsun hiç önemli değil canlarım. önce yüze gülüp arkadan konuşmalar başlayacak.gruptaki diğer kişiler de çift taraflı davranacaklar.hatta ağzınızdan laf alıp karşı tarafa taşıyacaklar. durum bu haldeyken arkadaşlığınızı kurtarma ihtimaliniz var. sonra yüzünüze gülmeyip arkadan konuşmalar evresi var. bu durumda da arkadaşlığınızı kurtarma ihtimaliniz var. ama grup arkadaşlarınız bir tarafı tutmaya başlayıp diğer kişiyi göt gibi ortada bırakmaya başladığında hiiiç bir ihtimal yok.bir de gelip size çemkirecekler üstelik. karşınızdaki insan baştan aşşağı haksız dahi olsa, grup içindeki populerliği ya da çıkar amaçları uğruna kendini haklı olarak gördürtebilir. ve az önce facebooktan tanık oldum böyle bir olaya.çok da güzel anlaşan insanlar bir anda eski arkadaşlarını çok da güzel alaşağı ettiler. aynı gruptan aynı şey benim de başıma geldiği için bana bu kadar battı. üzülmedim mi? üzüldüm ama ne gelir elden..

bilemiyorum derdimi anlatabildim mi ama önünü, arkanı, sağını, solunu kontrol altına alacaksın.bazı şartlarsa kimseye söz hakkı vermemek en doğrusu sanırsam.

11 Ağustos 2011 Perşembe

düşünüyorum


canım sıkılıyor,ne yapsam bilemedim. blog sayfamı açtım ama konumda yok. şartlar beni nereye sürükleyecek hep beraber göreceğiz gönül dostlarım.

Bisiklet aldık bir adet. Kardeşim binmiyor. bu sebepten ben takılıyorum. ama nasıl takılmak anlatamam. oturduğumuz yer biraz şehrin dışında.bisikletle merkeze falan gittim. kaldırıma ve kenarına araba park edenlerin ağzına sıçayım ben. ibneler bir de korna çalıyor. çarpıcam arkadan,başlarına bela olucam haberleri yok. direk babamı ararım,götünüze jop sokar sizin,akıllı olun lan!

bisikletçiye gittim çeşitli kontroller amacı ile. adam "taaa ordan mı geldin?" dedi. sonra başladı konuşmaya. "şehir içine trafiğe kapatmak lazım, tepeye baraj yapılıyor ağaç kesilecek diye millet ayaklanıyor ama bir arabanın dumanı 8 ağaca bedel.bunları hiç düşünmüyorlar. belediye başkanında iş yok,hep ceplerini doldursun yavşaklar!!" diye devam etti. haklı aslında adam.

bir de gençler,siz siz olun,sakın oruçlu spor falan yapmayın. dedim böyle mi olacaktı,böyle mi hakkın rahmetine kavuşacaktım. tansiyonum düştü,bacaklarım titremeye başladı,başım dönmeye başladı.zor attım kendimi eve.yapmayın.sokakta bayılırsınız,biri alır götürür.sonra bir bakarsınız ki böbrekler yok. ya da fuhuş mafyasının göz bebeğisiniz. olur böyle şeyler.

nerden nereye geldim fark ettiyseniz. ama ben hep böyleyim. en ince ayrıntısına kadar düşünürüm her şeyi. düşünce insanıyım ayol ben.düşünür de düşünürüm düşünür de düşünürüm. herhangi bir olayda, hiçbir önemi olmasa bile bütün ihtimalleri düşünürüm.
paranoyaklığım bu yüzden.mesela, yan komşu pasta yapıp bize getirdiğinde,içine ilacı boca ettiğini,bizim onu yiyip bayılmamızı bekleyip evi soyabileceğini bile düşünüyorum.bu düşünce benim için gayet mantıklı aslında. çünkü tüm ihtimalleri düşünmek zorundayım,engelleyemiyorum. bir de her yerde düşünürüm. tuvalette,yolda, yemek yerken,uyurken,biriyle konuşurken.. ve sanırım bu yüzden mutsuzum.

bir de bisikletin selesine çözüm bulmam lazım.kıçım ağrıdı.

5 Ağustos 2011 Cuma

geçer


izdırabın sonu yok sanma , bu alemde geçer ,
ömr-i fani gibidir , gün de geçer , dem de geçer ,
gam karar eyliyemez hande-i hurrem de geçer ,
devr-i şadi de geçer , gussa-i matem de geçer ,
gece gündüz yok olur , an-ı dem adem de geçer ,

bu tecelli-i hayat aşk ile büktü belimi ,
çağlıyan göz yaşı mı , yoksa ki hicran seli mi ?
inleyen saz-ı kazanın acaba bam teli mi ?
çevrilir dest-i kaderle bu şu'unun filimi ,
ney susar , mey dökülür , gulgule-i cem de geçer ,

ibret aldın , okudunsa şu yaman dünyadan ,
nefsini kurtara gör masyad-ı mafihadan .
niyyet-i hilkatı bul aşk-ı cihan aradan ,
önü yokdan , sonu boktan , bu kuru da'vadan
utanır gayret-i gufranla cehennem de geçer .

ne şeriat , ne tariykat , ne hakiykat , ne türe ,
süremez hükmünü bunlar yaşadıkça bu küre
cahilin korku kokan defterini tanrı düre !
ma'rifet mahkemesinde verilen hükme göre ,
cennet iflas eder , efsane-i adem de geçer .

serseri neyzen'in aşkınla kulak ver sözüne ,
girmemiştir bu avalim , bu bedyi' gözüne.
cehlinin kudreti baktırmadı kendi özüne.
pir olur sakiy-i gül çehre bakılmaz yüzüne ,
hak olur pir-i mugan , sohbet-i hemdem de geçer.

neyzen tefik

3 Ağustos 2011 Çarşamba

kendimce güzin ablayım.

kendimi çok yalnız hissediyorum bu sıralar. çevremdekiler genelde canları sıkıldığında,anlatacak bir şeyleri olduğu zaman arıyorlar. ama kimse "sen nasılsın?" cümlesini gerçekten nasıl olduğumu öğrenmek için kurmuyorlar.sadece genel telefon görüşmelerinin vazgeçilmez cümlesi olduğu için kullanıyorlar.

benim de kendimce sorunlarım var içinden çıkamadığım. benim de birine bir şeyler anlatma,dertlenme ihtiyacım var. sanırım hayal aleminde yaşamaya tekrardan dönmem gerekecek. hayali insanlar,hayali konuşmalar. zaten adım tedavi olması gereken insana çıkmış bir kere. bir olay eksik ya da fazla ne fark eder değil mi? ayrıca onların da ağzına sıçayım,kıçımın kenarları!

sonuç olarak,gerçekten üzgünüm.

2 Ağustos 2011 Salı



güneşli ve rüzgarlı bir havanın şarkısı yaptım bunu.