29 Nisan 2012 Pazar

aha saracak insan buldum. koşun eheheh. bir tanıdığım dinini değiştirmiş. hristiyanlığın sapıkça bir mezhebindenmiş artık. hani mısır'daki müslümanlar eşleri öldükten sonra ilişki kurmak istiyorlarmış ya bu nedir? bu sapıklıktır. heh onun mezhebi de öyle bir şey. anası falan kapalı. ama bu hiç önemli değil. öyle bir düşüncen ve alt yapın vardır ki ailenin ve çevrenin dini ya da ideolojik görüşleri sana terstir,kabul etmezsin. misal ülkücü nihal atsız'ın oğlu yağmur atsız sıkı bir kominist. ya da aziz nesn'in babası dini bütün bir adammış. şimdi bu örneklere bakıyorsun, ailelerinin aksini doğru ya da yanlış seçmiş olsalar bile adamlar boş adamlar değil.okumuş,araştırmış,yazmış çizmiş. en azından "neden böyle oldu?" diye sorsan sana verecek mantıklı açıklamaları illa ki vardır. ama bu öküzün tek derdi farklı olmak,farklı karı kız bulmak değilse ben de bir öküzüm. ne olduğunu bilmediğinden bile adım gibi eminim. sırf farklı olsun,nadide olsun. bulunmaz hint kumaşı seeeeniiiii. ama teşekkür ederim kendisine güldürdü beni.
mutsuz olmak zor iş. açıklayamadığın zaman hele üüfff. sorumlulukların artıyor. yediğin önünde yemediğin arkanda, aç değilsin,açıkta değilsin,muhtaç değilsin,ekmek bekleyen çoluğun çocuğun yok,ödenecek faturaların yok falan filan. nedenim yok,açıklayamıyorum. işte bu yüzden hacılar tam da bu yüzden çok zor iş.mutlu olmak için ne gerekli ki hiç bir şey de ilgimi çekmiyor. anneme desem; "şükretmeyi bilmiyorsun!" der. ediyorum balım,ediyorum canısı ama eksik bir şey be hayatımın anlamı.zor iş valla bak çok yoruluyorum. çok düşünüyorum ben, hep düşünüyorum ben. en ince detaylara inince zaman kalmıyor. zor. nefes alıyorum yetiyor işte.

26 Nisan 2012 Perşembe

bahar mı çarptı nedir mal gibiyim. bırak,ses etme,dürtme 24 saat uyurum. kahve falan yalan. bir kazan kahve içsem uyuyacağım varsa yine uyurum. öyle istikrarlıyım bu konuda. gündüzleri takılıyorum. geceleri ders çalışıyorum. gerçi gündüz de çalışabilirim ama ne zaman otursam hep bir şey çıkıyor. allahım bu sıralar üzerime ya çok oynuyorsun ya da otomatiğe bağlamışsın. hep bir gudubetlik. çok canım sıkılıyor ya. ve bu öyle evde oturup ders çalışmak zorunda olmakla alakalı değil. ne bileyim olmuyor, ilgimi çekecek bir şey bulamıyorum. en kral işi bulup çalışsam bile üstümdeki bezginlik gitmeyecek gibi. depresyondasın diyorlar. ya bi siktir git diyorum.alakası yok.gayet de iyiyim,güzelim,hoşum. istek yok.bahar çarptı beni. yenecem seni ilk bahaaaaar.

9 Nisan 2012 Pazartesi

Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Bu anlamda herhangi bir durumun adil (adaletli) olup olmadığından söz edilebilir. Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. Öte yandan, adalet insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir.
Adalet; kısaca haklılık ve hakka uygunluktur. Öznel anlamda adalet, herkesin hakkını tanıma konusunda değişmez ve kesin istektir. Nesnel anlamda adalet, karşıt çıkarlar arasında hakka (hukuka) uygun bir denkliktir, eşitlik düşüncesidir. Adelet 4 tür altında toplanabilir. Bunlar:

Dağtıcı adalet
Dekleştirici adalet
Hakkaniyet
Sosyal adalet

Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur. Eski Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles’in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Örneğin, günümüzde kişinin tükettiği herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi adil bir vergi değildir. Çünkü kişinin gelir düzeyini dikkate almaz. Buna karşılık, kişinin geliri üzerinden alınan ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi daha adil bir uygulamadır.
18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.
Günümüzde adalet kavramı sosyal adaleti de kapsamaktadır. Sosyal adalet, ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerin dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini, toplumdaki zayıf ve güçsüzlere devletçe yardım edilmesini içerir.

Okuduk mu kavramı? Türkiye'yi geç Dünya üzerinde bunun uygulanmasını aramayacaksın. Pis,lanet, bunalımlı bir şey olup çıkarsın çünkü. Bunu yazdıktan sonra çarpılabilirim belki. Allah'ın bile adaleti adil değil. Kendine ve çevrene bak. Sen çirkinsin,o güzel,sen akıllısın,o salak,sende para yok,onda para bok,hak etmeyen kişilerin elinin altında neler var,bir de kendine bak. Ya da tam tersi.Mesela ben sıcak evimde oturup bunları yazarken,5 yaşındaki bir çocuğun bu havada sokakta yaşaması adaletli midir? Allah'ın adaleti neye göre bilmiyorum.Ama şu yaşadığımız ortamda paran varsa adaletin kralını yaşarsın.Paran yoksa, parası olanlardan arta ne kalmışsa onlar senindir.Adalet, insanlara özgü bir beklenti, bir özlem, bir yanılsamadır sadece; evren'de basit ya da karmaşık hiç bir sürecin bir adalet algısı ya da anlayışı yoktur veya adil olmak adına hareket etmez. Doğanın adaleti, evrensel adalet gibi kavramlar birer umut, birer güzel masal olmaktan öteye gidemezler, ne yazık ki.

İnsanların adalet anlayışları da belirgin ve tekdüze değildir. Adalet algısı toplumsal dinamiklerle birlikte çoklukla değişir.Entropinin hüküm sürdüğü bir evrenden adalet beklemek de naiflik olarak addedilebilir. Yok olmamak için adaleti söküp atarlar ya da manasını öyle bir değiştirirler ki ağzın açık kalır.

Bu evren hiç adaletli değil hem de hiç değil. Ama ben adil olmaya çalışıyorum,adım salağa çıkıyor sonra. Dünya'nın kuralı bu deyip düzene göre davranırsan her şey daha kötü olacak. Sukunetimi koruyorum.

6 Nisan 2012 Cuma

günler önce neye sinirlenmiştim şimdi kimin ağzına sıçıcam. dayak bile kısmet abilerim,ablalarım.

daha önce bir kaç çemkirmemde de bahsi geçmişti,ismini vermemiştim. gerçi yine vermicem. biraz o kişiden bahsedeyim istiyorum. takma ismi de "it" olsun.

şimdi bu it o kadar yavşaaaaak, o kadar kaypaaak,o kadar naleeet bir insan ki evlat olsa sevilmez. hani bu yaşam koçu,hayat koçu, ak koçu bok koçu var ya o tarz bir misyon edinmiş kendine söylemese bile anlaşılıyor. birine yaptığı herhangi bir işe çekmek için her satışçı gibi malını allar pullar. kimse yoğurdum ekşi demez değil mi? ilk önce kendinden bahseder."ben bu olaya girmeden evvel telefonda bile konuşamıyordum, çok eziktim,çok içine kapanıktım.sonra böyle bir şey olduğunu duydum,geldim.aaa 1 ay içinde bambaşka biri oldum." hayır,sen neyin içine girip bu hale geldiysen toplum huzuru için o şeyi yasaklamamız lazım.

bu it,ağzından "allah" lafını düşürmez. müslüman olduğu için içki içmez ama ramazan aylarında oruçlu oruçlu çıplak kadınlardan rahatlıkla bahseder.hacı bakkal gibi. bir tomar sakal var yüzünde ama seni kazıklama derdinde. onda bir sakınca yok. yalanın biri bin para. para demişken haksız yere milletin umutları ile oynayarak kaldırdığı paranın haddi hesabı yok. emek ve bilgi hırsızlığı yüzsüz bir şekilde yapabildiği bir olay. ve yaptığı şeyleri öyle bir anlatıyor ki,öyle bir öz güven var ki ya da öyle bir pişkinlik nolur beni yanına al diye varını yoğunu satarsın.öyle umut vaadediyor.

kitap toplama kampanyası yapmışlar. boy boy fotoğraflarını koymuş. o kitaplardan bir tanesi senin sayende gelmiş olsun kafamı kırıcam. ayrıca sen çıkarın olmadığı yere iyilik falan yapmazsın. % 1 milyon bir çıkarın var o işten senin. senin önünde adam düşüp bayılsa,sana yararı yok diye 112'yi aramazsın sen. bu kadar orospu çocuğusun sen.

sen var ya sen, millete iyilikten,doğruluktan,haktan hukuktan bahsedersin. gider torpilin en kralını yaptırırsın. sorsan " dünyanın kanunu bu."dersin. ulan pezevenk senin gibiler yüzünden bu haldeyiz zaten itin evladı. sen sözde en yakın arkadaşını 3 evinde misafir etmek yerine 3 gün evinin bir odasını ona kiraya vermiş bir insansın. sen kan emicisin. sen asalaksın, bu kadar yüzsüz,bu kadar düzenbazsın. sen boşuna "allah" falan deme oğlum,senin yatacak yerin yok.

4 Nisan 2012 Çarşamba

başka bir rüyam ile karşınızdayım. yorumlayın gönül dostlarım.

şimdi böyle bir eski bir gemideyim hatta tahta bir gemi.. -neden bulunduğumu da bilmiyorum-. biri geldi,deniz yıldızı bıraktı. ben de hemen hayvan dostu olarak " hooop hacılotti napıyon yaa doğal ortamına koysana." ayağında deniz yıldızını neden oraya koyduğunu sordum. dedi ki bana " bu odanın sahibine anıları acı veriyor,unutması gereken bir şeyler var. deniz yıldızını ondan koydum." yaniiii unutmak istediği bir olay varmış,unutamıyormuş. bu da ona çok acı veriyormuş. deniz yıldızını koyunca o anılarını unutacakmış ve mutlu bir insan olacakmış. cevap veremedim adama. nasıl bir bilinç altım var,beğendiniz mi? ehehe