31 Temmuz 2011 Pazar

isyanım var!


bazı arkadaşlarımı ve kurumları tenzih ederek çemkirmek istiyorum. Derdim, yurt dışında okuma..

ilkokuldayken izmitte bulunan 3 anadolu lisesinden birini kazandım. üniversitemi yök burslu okudum.yüksek lisansımıda devlet üniversitesinde hak kazandım ve devam ediyorum. buraya kadar güzel ama iş görüşmesine gittiğimde bunların hiç bir önemi yok. adamlar daha yök bursu ne demek onu bilmiyor,15 dakika açıklamak zorunda kalıyorum.

ama üniversitemi ya da yüksek lisansımı yurt dışında yapmış olsam hemen etkilenirler. genelde lisans eğitimini yurt dışında okuyanlar,öss'de barajı geçememiş zengin çocukları oluyor. yüksek lisansını yurt dışında yapanların çoğu bilinçsiz bir şekilde gidip,bitiremeden geri dönüyorlar. ve ortada dönen binlerce doları,euroyu siz düşünün. dünyanın ileri gelen şirketlerinde staj yaparlar ki ben de tüpraş ta staj yaptım. forbes a grubunda,dünyada ilk 500'de. neden iş verenler bundan etkilenmiyorda,wallmart da kasiyerlik yaptım deyince etkileniyorlar,anlamıyorum.

sayın iş veren, ben memur çocuğuyum. binlerce dolarım yok,gönül ister ki olsun ama yok. anlıyorum,bünyenize hep en iyileri almak istiyorsunuz. ama türkiye standartlarına göre düşünürseniz daha iyi olmaz mı? türkiye üniversitelerinden mezun olduğum için beni çağrı merkezine layık göremezsin ya da kıçı kırık tiplere sigorta sattıramazsın. sponsorum ol, ben de gidip okurum.hiç bir seviyede olmadığı gibi eğitimde eşitlik yok malesef. para var, huzur var.

blogdan takip edip ve yurt dışında master yapan arkadaşlarım var.sizleri tenzih ettiğimi en başta belirttim. öptüm hepinizin gül kokan gözlerinizden.

30 Temmuz 2011 Cumartesi

yöküm diyor!


Son bir kaç günde o kadar çok şey oldu ki..Ama en çok ilgimi çeken ve iyi mi kötü mü olduğuna karar veremediğim, "asistanların yök tarafından seçilmesi".

Normal durumda, üniversitenin araştırma görevlisi ihtiyacı olduğu zaman kendi internet sitesinde yayınlar ve isteyen başvurur,yazılı ve sözlü sınavını olur,duruma göre torpille ya da hakkıyla kabul edilirdi. Şimdiyse merkezi sınav ile alınacakmış. Ales,üds ve not ortalman tutuyorsa mülakatsız bir yere atanıyorsun ki bu sene öyp ye başvurdum,90 ile açıkta kalan insanlar gördüm,bunlardan biri de benim.Bundan önce alesten en yüksek puanı alanların sıralamaya konulduktan sonra, açılan kontenjanın dört katı kadarı mülakata çağırılıyordu. Jüri isterse bu dört kişiyi de yetersiz bulabiliyordu. Şimdiki sistemle beraber mülakat kurumu ortadan kaldırılıyor. her şey bir tık ötemizde olacak. Vallahi ölümü gördüm sıtmaya razı olmaya hazırım bari eski sistem gelsin.

Anlamadığım noktalar şunlar;

Birincisi; sınav sistemimiz çok mu temiz,her sınavı hakkıyla yapıyor da sıra buna mı geldi??? Üniversiteye giriş sınavında,KPSS'de kopyalar dönmedi mi? Bir yere gelmek için illa badem bıyıklılara para mı yedirmemiz gerekiyor?

Bununla beraber ortada hala düzeltilmeyen not ortalaması sistemi var. Eğer 70'in cc'ye tekabül ettiği bir okulda okuyorsanız bilin ki sizin 3,00 not ortalamanız 80'e denk iken; 60'ın cc'ye tekabül ettiği bir okuldan mezunun 3,00'ı 75 ediyor ve siz ona göre değerlendiriliyorsunuz. Çünkü yökün belirlediği sistem 60'ın cc'ye tekabül ettiği sistem. merkezdeki köklü üniversitelerden 3,30 ile bölümünüzde ilk 10'a bile girebilirken, sizin geçmek için 3 farklı kitap okuyup hazırlandığınız dersi basit bir test sınavı ile veren insanla denk tutuluyorsunuz. Yetmezmiş gibi bütün üniversite hayatınız boyunca neredeyse bütün sınavların kompozisyon yazmanızı gerektirdiği, sözlülerin seminer derslerinin olduğu bir okulu günlerce sabahlayarak bitirip akademisyen olacağım hayallerine kapılmanın da alemi yok. Nasıl olsa - hakir görmüyorum ama benden bilgili olduğunu hiç bir şekilde ispatlamadan hak kazanan- anadoluda sınavların test usulü yapıldığı, 3 saat çalışmayla idare hukukunun geçildiği bir okuldan gelip sizi geçebilirler de. Aynı orta öğretim başarı puanı gibi. Adamlar kolejlerden,özel okullardan ya da saçma sapan devlet okullarından 5.00 ortalma ile mezun oldu, aldılar tam puanı.Ama benim gibiler. Matematik,fen gibi dersleri bile ingilizce gördüler ve öss ye hiç yardımcı değildi. Neresinden tutarsan tut,elinde kalıyor.

Sonuç olarak demek istiyorum ki; her kuşu öptünüz (!) bir leylek mi kaldı? Sen önce ilköğretimine önem ver. Ne istediğini bilen insanlar yetiştir. Yüksek öğrenime sonra el atarsın!!

14 Temmuz 2011 Perşembe

yazarlar



Bir şeyler değişmiş olmalı. Artıların, eksilerin toplamını yapmak istemiyorum artık. Kayıtsız ve devinimsiz olacağım. Bunu yapmakta zorlanmayacağım. Sıçramamam gerekiyor yalnızca. Ama daha az sıçrıyorum buraya geldiğimden bu yana. Kuşkusuz hâlâ sabırsızca hareketlerde bulunuyorum. Kaçınmam gerekiyor bunlardan, iki üç hafta boyunca. Abartıya kaçmamalı, gülüp ağlamalarımda ölçülü kalarak, kendimi kaybetmemeliyim. Evet, sonunda doğal olacak, daha çok acı çekeceğim, sonra azalacak acılarım, bundan bir sonuç çıkarmayacağım, kendimi daha az dinleyeceğim, ne sıcak ne de soğuk olacağım, ılık olacağım, ılık öleceğim, coşkudan uzak. Ölürken izlemeyeceğim kendimi, her şeyi bozabilir bu. Kendimi yaşarken izledim mi? Yakındım mı hiç? Öyleyse neden seviniyorum şimdi. İster istemez hoşnutum durumumdan ama öyle el çırpacak kadar da değil hoşnutluğum. Hep hoşnuttum durumumdan, alacağımın ödeceğini bildiğim için. İşte eski borçlum da yanımda şimdi. Boynuna sarılmak için bir neden mi bu? Soruları yanıtlamayacağım artık. Kendime başka soru da sormamaya çalışacağım. Beni görebilecekler, artık yeryüzünde görmeyecekler. Bu arada kendime öyküler anlatacağım, becerebilirsem. Eski öykülerin benzeri olmayacak bunlar, işte böyle. Güzel de olmayacak bu öyküler, çirkin de, gösterişsiz olacaklar, çirkinlik de güzellik de heyecan da taşımayacaklar artık, bu öykünün anlatıcısı gibi yaşamdan yoksun olacaklar. Ne dedim ben? Önemi yok bunun. Bana büyük haz vereceklerini umuyorum bu öykülerin, belli bir haz vereceğini. Haz duyuyorum. İşte bu, yeterince şeye sahibim, alacağım ödeniyor, hiçbir şeye gereksinimim yok. Bu arada şunu söylememe izin verin, hiç kimseyi bağışlamıyorum. Onların hepsine rezil bir yaşam, sonra da cehennem ateşi ve dondurucu soğuklar diliyorum, bir de geleceğin iğrenç kuşakları arasında saygın bir ad. Bu akşamlık bu kadar.


Samuel Beckett

10 Temmuz 2011 Pazar





evlerine varagele usandım
ayağıma diken battı gül sandım
evlerine vardım ama gitmedim
çok dostlarım düşman imiş bilmedim
evlerinin önü gül ve dikendir
gül kıymeti bilen sevda çekendir
evlerine varagele yoruldum
inan artık sana candan vuruldum.