2 Eylül 2011 Cuma

keşke hayat bana öğretilen gibi olsaydı!

şu bir yıllık araf dönemim boyunca arkadaşlıklarım test edildi ve onaylandı. bir grup kitle bilmese de onların hareketlerini çok rahat bir şekilde takip edebiliyordum ki halen öyle. daha önce defalarca söylemiş olmam gerek ki, aptal yerine konulduğumu anladığım zaman insanlıktan çıkıyorum. bana garip edebiyatı yapıp başkasına başka tarz takılmalar falan sinir edici. bana karşı mahçuplukları olan bir kitlenin gözümün içine bakarak konuştuktan sonra arkamdan iş çevirmeleri falan bunlar hoş davranışlar değil. ki hepsini de severdim.

istiyorum ki laflarının boş olduğunu anladığımı göstereyim ama sinirlerime hakim olamıyorum bu sıralar. aslında yapmam gereken sadece gözlerine bakmak. onlar gözlerini kaçırdıkça inatla gözlerinin içine bakmak.

insanlar bazen beklenmedik davranışlarda bulunabilir. sürekli olmadıktan sonra arada bir bertaraf edilebilmeli ama bir yandan da ilişkiyi o yönlere sürükleyebilecek, olası kazık ortamlarına girilmesini sağlayabilecek durumlardan kaçınılmalıdır. söz konusu kazığa kadar geçen süreçte karşı tarafın bilmeden vermiş olduğu uyarı sinyallerini belki doğru değerlendirememiş de olabiliriz. o yüzden hem biraz bu yüzden hem de ilişkinin kalan kısmını kaybetmemek adına karşımızdakinin yapamayacağını yapıp ne gelirse başına suçu kendinde ara da denebilir. ama ne kadar doğru olur bilmiyorum. ne de olsa beşerdir, şaşabilir gene. onu da zaman gösterir zaten. en fazla birkaç kazık daha yemiş olur bünye. yakın bir arkadaşlığı kaybedeceğini düşününce üçün beşin peşine düşmemek lazım, olur o kadar. dostluk emek ister. çaba şart. bir kazıkla adam silinmemeli ama artçı kazıkları atılmasını sağlayacak ortama da izin verilmemeli. insanı kazanmalı, dostluğu kazanmalı. trendy tabirle kazan kazan gibi oluyor ama öyle.


ama ama işte.

herkes herkesi kanatıyor bir şekilde bu dünyada. bulaştırıyor işte virüsünü. öyle bir virüs ki, gücünü korkaklıktan alan, öyle bir virüs ki, gücünü ihanet duygusundan alan, öyle bir virüs ki, gücünü egolardan alan. işte göremiyoruz bunu o anlarda. halbuki en derinde, en başında o kadar da aynıyız ki. anlamiyoruz. zira ve ama sadece arkamızı dönüp kaçıyoruz ancak.

sonrasında duvarların arkasında yaşamakta buluyoruz çözümü. güvensizce, tekinsizce. öyle gecen koca bir ömür. bakıyoruz kendimize biraktığımız ufacık pencerelerden, kesiyoruz asla yaşayamadığımız hayatla ilgili, hayatlarla ilgili ahkamlar. zira dışında olmak lazım dünyanın. olmak lazım ki suçlaması kolay olsun her seyi, diğer herkesi, başımıza gelen tüm olaylardan. en sonunda boşa geçen ömrün buruk tadıyla, başkalarından öç almaya başlatacak bir sürece doğru hızla yelken açıyoruz.

olmuyor yani,yapamıyorum. bir arkadaşım okul zamanı demişti ki," 5 yıldır burdasın ve ilerde bu benim üniversiteden arkadaşım diyeceğin bir arkadaşlık kuramadın." sanırım artık hatayı kendimde aramam lazım. zira bu kadar insanın ortak yani aptal yerine koyarak arkadaşlık sürdürmekse, vardır bir bildikleri değil mi? uzunca bir süre arkadaşlarımla merhaba- merhabadan öte gidemeyeceğim.

bu arada blogumun işleyişini değiştirmeyi düşünüyorum. bu blogu açmakta ki amacım birilerine laf söz giydirmekti.artık paranoyaklığın daha fazla lüzumu kalmadı artık, hem kendime zarar. artık daha çok gündem konuları, ne bileyim, işte teoriler zartlar zurtlar üzerine yazmayı planlıyorum. belki de hiç yazmam. 43 takipçim var lakin kaçı ne kadar okuyor tartışılır. kendim çalıp kendim oynarım. en güzeli.

2 yorum:

  1. hayat sana nasıl öğretildi merak ettim şimdi? takip ediliyorsan üçe beşe bakmayacaksın :)
    ayrıca burası senin mekanın ve tabiiki kendin çalıp kendin okuyacaksın. biz en fazla alkış tutarız olmadı hop alo ne yapıyosun titre ve kendine gel deriz hepsi o kadar :D

    YanıtlaSil
  2. yani ne bileyim, öğrendiğim şeyler de genelde gördüklerim. annem ve babam mahalle arkadaşlarıyla dahi görüşüyorlar. benim de bu tarz arkadaş ilişkilerimin olmasını isterdim. sanırım buluttan nem kapıyorum ama kabullenemeyeceğim şeyler var.

    üçe beşe bakmak değil tabi ki kurduğum cümle. sanırım umutsuzluk mu desem ne desem tam karşılayamayacak şimdi.

    işte benim de isteğim bir ortamda birileri ile fikirlerimi tartışabilmek, tabi düzgün bir şekilde.ama çevremde o tarz insanlar az. olmasa bile zamanla fikirlerimin nasıl değiştiğini görerek ibret almak da olabilir neticesi. konuşmak lazım konuşmak. =)

    YanıtlaSil