9 Nisan 2012 Pazartesi

Adalet, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelir. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi adaletle sağlanır. Bu anlamda herhangi bir durumun adil (adaletli) olup olmadığından söz edilebilir. Adalet kavramı temelde hukuk kurallarına uygunluğu içerir. Öte yandan, adalet insanların toplum içindeki davranışlarıyla ilgili olduğundan ahlak ve din kurallarıyla da ilişkilidir.
Adalet; kısaca haklılık ve hakka uygunluktur. Öznel anlamda adalet, herkesin hakkını tanıma konusunda değişmez ve kesin istektir. Nesnel anlamda adalet, karşıt çıkarlar arasında hakka (hukuka) uygun bir denkliktir, eşitlik düşüncesidir. Adelet 4 tür altında toplanabilir. Bunlar:

Dağtıcı adalet
Dekleştirici adalet
Hakkaniyet
Sosyal adalet

Düşünürler eski çağlardan beri adalet kavramıyla ilgilenmişlerdir. Kutsal kitapların hepsinde adalete ve adil olmaya ilişkin bölümler bulunur. Eski Yunanlı düşünür Platon’a göre adalet en yüce erdemlerden biri, insanın ve devletin temel davranış kuralıdır. Aristoteles’in hareket noktasını ise eşitlik kavramı oluşturur. Ona göre, herkese eşit davranmak adalet için yeterli değildir. Bir hukuk düzeni güçsüzleri koruduğu ölçüde adaletli olabilir. Örneğin, günümüzde kişinin tükettiği herhangi bir maldan alınan katma değer vergisi adil bir vergi değildir. Çünkü kişinin gelir düzeyini dikkate almaz. Buna karşılık, kişinin geliri üzerinden alınan ve gelir düzeyi yükseldikçe vergi oranının da arttığı gelir vergisi daha adil bir uygulamadır.
18. yüzyılda Aydınlanma Çağı düşünürleri adalet kavramını daha dar biçimde tanımladılar. Onlara göre hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluk adalet için yeterlidir. Ne var ki, hukuk düzeni her zaman adil olmayabilir. Çünkü hukuk yasaların her durumda aynı biçimde uygulanmasını gerektirir. Oysa yargıç herhangi bir olayda yasayı uygularken, durumun özelliklerini de göz önünde bulundurmak zorundadır. Böylece genel bir nitelik taşıyan yasanın eksik yanları uygulamada giderilebilir ve adalete daha çok yaklaşılabilir.
Günümüzde adalet kavramı sosyal adaleti de kapsamaktadır. Sosyal adalet, ekonomik, sosyal ve kültürel değerlerin dağılımındaki dengesizliklerin giderilmesini, toplumdaki zayıf ve güçsüzlere devletçe yardım edilmesini içerir.

Okuduk mu kavramı? Türkiye'yi geç Dünya üzerinde bunun uygulanmasını aramayacaksın. Pis,lanet, bunalımlı bir şey olup çıkarsın çünkü. Bunu yazdıktan sonra çarpılabilirim belki. Allah'ın bile adaleti adil değil. Kendine ve çevrene bak. Sen çirkinsin,o güzel,sen akıllısın,o salak,sende para yok,onda para bok,hak etmeyen kişilerin elinin altında neler var,bir de kendine bak. Ya da tam tersi.Mesela ben sıcak evimde oturup bunları yazarken,5 yaşındaki bir çocuğun bu havada sokakta yaşaması adaletli midir? Allah'ın adaleti neye göre bilmiyorum.Ama şu yaşadığımız ortamda paran varsa adaletin kralını yaşarsın.Paran yoksa, parası olanlardan arta ne kalmışsa onlar senindir.Adalet, insanlara özgü bir beklenti, bir özlem, bir yanılsamadır sadece; evren'de basit ya da karmaşık hiç bir sürecin bir adalet algısı ya da anlayışı yoktur veya adil olmak adına hareket etmez. Doğanın adaleti, evrensel adalet gibi kavramlar birer umut, birer güzel masal olmaktan öteye gidemezler, ne yazık ki.

İnsanların adalet anlayışları da belirgin ve tekdüze değildir. Adalet algısı toplumsal dinamiklerle birlikte çoklukla değişir.Entropinin hüküm sürdüğü bir evrenden adalet beklemek de naiflik olarak addedilebilir. Yok olmamak için adaleti söküp atarlar ya da manasını öyle bir değiştirirler ki ağzın açık kalır.

Bu evren hiç adaletli değil hem de hiç değil. Ama ben adil olmaya çalışıyorum,adım salağa çıkıyor sonra. Dünya'nın kuralı bu deyip düzene göre davranırsan her şey daha kötü olacak. Sukunetimi koruyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder