31 Aralık 2010 Cuma

aç olan kızın dramı


Sabahın beş buçuğundan beri ayakta olan biri olarak, Kadıköy'ün nezih ortamlarından biri olan İş Bankası'nın karşısındaki Simit Sarayı'nda zaman kavramları beş dakikası kırkbeş dakikaya denk olan iki arkadaşımı bekliyorum. Sıkıntıdan ne yapacağımı bilemedim,bir de soğuk bildiğin ayaz,girdim aç karnına çay içtim. Her an ekrana kusabilirim.Susamlı simit yiyemem ben.Oturup milleti izliyorum ben de. Benim masam hariç bulunduğum katta yedi masa dolu. Altısında sevgililer oturuyor,liseli. Liselim. Hepsi el ele.İki ay sonra belki de birbirinize lanet ediyor olacaksınız,bu kadar samimiyete gerek yok bence.Diğerinde bir loser takımı oturuyor. Beş kişilik erkek grubu.Bunlar da liseli,beyaz gömlekleri,düğümleri göbeklerine inmiş gravatlarından belli. Saçları böyle apaçi tarzı dik dik olan bir oğlan çocuğumuz tuvaletten çıkan sevgilisine kırmızı gül verdi. Ben sana çiçek veremezsin demedim a çocuğum,adam olamazsın dedim.(Yazar burada kime laf sokmuştur?)

Tuvalete gittim. Bir kız diğerinin saçını yapıyor. Çantadan düzleştiriciyi çıkardı,beş dakikada yaptı valla. Saç düzleştirme konusunda sorun bende galiba. Benimki bir saatten fazla sürmekle beraber yanık kokuları da yayılıyor her yana.

Power Tv açık Sıla çalıyor.Acısa da öldürmez diyor.Bana böyle klişe kişisel gelişim laflarıyla gelmeyin be. Karnım aç,susadım ve üşüdüm ve bekletiliyorum.Tüm huysuzluğum bundan. Yoksa "insanlara" saygım sonsuz.Gıcıklaşıyorum muntazaman.(bunun başka versiyonu da vardı ya neyse bişey demiyorum.)Ulen bi gelin buraya ben sizin burnunuzdan getirmez miyim? Açım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder