12 Şubat 2011 Cumartesi

gidicem buralardan


Hayat diye yaşanılan platform oyunun, komplike bir kurallara uyma, geleneklere uyma, faturaları yatırma, insanlara katlanma, ve her gün aynı şeyleri şaşmaz bir sırayla yapma çokgenine sıkışmış bulunmasıyla insanın içine girdiği ruh hali çok acıklı oluyor.Uzun süredir, başkalarının ne zaman götünden uydurduğunu bilmediğim kuralları yaşamaktan, plastik kartların faturasını ay sonunda kağıtlarla ödemekten, ve bu kağıtları birisi bana versin diye günlerimi, gözlerimi, iskelet sistemimi, beynimi ve zamanımı ipotek etmekten gerçekten fenalık geldi. Kısıtlı tatillerimde, yıllardır dünyayı gezen adamların arkasına bakıp kendi hayatıma küfretmekten, bir tarihi esere saatlerce bakarken gözleri mutlulukla dolan turistlerin yanından zaman kaygısıyla hızla geçip gitmekten, ve sürekli bir sonraki ayı düşünmekten şimdilerim anlamsızlaştı. 60 yaşında tüm kurallara uyup, gönlünce yaşamayanlara kanat mı takıyorlar nedir anlamıyorum ki.

Likya yolununun kara ormanları'nda elimde sopayla yürümek, ve zamanı günlere, saatlere ve dakikalara bölüp paramparça etmekten ziyade olduğu gibi yaşamak artık çok mu fantastik bir düşünce sadece bilgisayarda yaşanan onu da anlamıyorum. Yaşıtlarım yaz aylarında gömlek kravat ya da döpiyes giyip, geleneklere bağlı kalarak kız isterken ya da istenirken, düğünlerde halay çekerken, sorumluluk alıp küçük enişteler,yengeler gibi dolaşırken, ben neden sürekli kimsenin olmadığı sisli yollarda yürümek ve gün doğarken fotoğraf çekmek istiyorum anlamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder