4 Mayıs 2011 Çarşamba

düşünüyorum vol.2


dün yaptığım sunum hakkında kendimi baya bir paraladım.konunun bir bölümü kapitalizm üzerineydi.tarihi,sosyolojik açıları,türkiye'ye ne zaman ve ne şekil gelmiş,geleceği ne,çöküş ihtimali vs. baya bir sarstı beni. biraz da kendim sıkayım istedim.

iktidar hırsının gelişim diye yutturulmaya çalışıldığı, okul hayatı, sokak hayatı ve insan psikolojisini popüler kültür, bireysellik, kariyer, mükemmeliyetçilik kelimeleriyle donatan soluduğumuz havada var olan berbat kısırdöngü, sadece kendi elemanlarını değil, kendisine karşıt olan ideolojileri de kullanan asimilasyon sistemi, imagine all the people living life in peace sözleriyle küreselleşmeyi birleştiren kandırıkçı zihniyettir kapitalizm.adam smith'in bahsettiği görünmez el ne yazık ki insanlığı parmaklıyor.

ama garip bir şekilde üç milyar yıllık evrim tarihi unutulur da güçlünün zayıfı ezmesi kurgusu kapitalizme mal edilir. sanki kapitalist ekenomiden önce güçlüler zayıfları üzümle, şarapla besliyor sırça köşklerde ağırlıyorlardı. "kapitalizm insan doğasının kaçınılmaz bir sonucudur." gibi bir söylem de pek doğru olmaz bana kalırsa zira insan doğasının sonucu olan pratikteki uygulamalardır, kapitalizmin kendisi değil.

ekonomik bir sistem olarak kapitalizm boktandır zira uzun vadede dengeden ziyade abartılı bir kutuplaşma, kitlesel çıkar çatışmaları yaratma eğilimindedir. pozitif geri beslemelidir; bir birim kapital sahibi, kapitalini kullanarak yeni bir birim daha kazanıp iki birim kapitale sahip olur, sonra bu iki birimini dört birime, dördü sekize, sekizi onaltıya çıkartır lakin elinde kapital bulunmayan yıllar boyu sıfırda sayar.

alçak frekans amfilerinin çoğunda negatif gerilim geribeslemesi denilen bir yöntem kullanılır. bu yönteme göre çıkış sinyali belirli bir oranda zayıflatılırak ters çevrilir ve giriş sinyaline karıştırılır. bu geribesleme sistemin lineerliğini ve kararlılığını arttırır. kapitalizmin uygulamasında da buna benzer bir uygulama var: gelir vergisi. sosyal devlette teorik olarak çok gelir elde eden oransal olarak da çok vergi verir ve bu vergi az gelir elde edenlerin yararına kullanılır; yol yapılır, kanalizasyon yapılır, içme suyu sağlanır bazen direk gelir yardımı verilir bazen de ördek beslenir. pratikte vergi sistemi kimi gerekçelerle pek iyi işlemiyor olsa da bu sistemin değil uygulayıcıların sorunur. (aslında türkiye'de milliyetçiliğin en büyük çelişkilerinden biri de budur; fakir çoğunluk garip bir şekilde milliyetçidir ülkemizde ve vatanını, milletini çok sever, bir türk dünyaya bedeldir diye övünür. ne yazık ki dünyaya bedel olan türklerin çoğu gelirlerinin bedellerini ödemekte aynı "iyi niyeti" göstermiyorlar, bu da dolaylı vergiler yüzünden yine en çok fakirlerin hayatlarını zora sokuyor. neyse.)

bana kalırsa kapitalizmin sorunu başka bir yerde; uluslararası bir geribeslemesi olmamasında.tüm dünyada üretilen gelirlerin yarısını sekiz büyük ülke paylaşırken en fakir elli ülke toplam gelirim yüzde sekizini dahi alamıyor. amerika birleşik devletleri 1997 verilerine göre silahlanmaya 276 milyar dolar harcamış ki bu kadar para, yatırımı falan boşverin, direkt yiyeceğe harcansa tüm afrika kıtasını 10 sene doyurabilecek kadar çok.

kendi vatandaşlarından elde ettikleri gelire göre artan oranlarda vergi alan devletler, bu vergileri üzerinden herhangi bir ödeme yapmak durumunda kalmadan yine kendi vatandaşlarının daha çok gelir elde edebilmesi için yatırım yapmakta kullanıyorlar. misal amerikan vatanaşlarının ödediği vergilerle yapılmış uçaklar bağdatı bombalıyor, ırak ve çevresindeki petrol kuyuları amerikanın kontrolüne giriyor, bu da amerikalıları daha zengin yapıyor. oysa bir çeşit "uluslararası vergi sistemi" olsa, mesela geliri giderinden çok oldugu için benzin fiyatlarında sübvansiyon yapan avustralya hükümeti o parayı somali'ye aktarsa, belki gelecekte somalili insanlar da 21. yüzyıla yakışır koşullarda yaşama imkanı bulabilecekler. şu an dünyada bunu sağlayacak bir yaptırım gücü yok. avustralya devleti'nin tek sorumluluğu kendi vatandaşlarına karşı sadece. ilk başta insanın aklına birleşmiş milletler geliyor bu uluslararası yaptırım gücü için - sonra hemen geçiyor.

kapitalizmin kimi araçlarının değiştirilmesi güç hatta içerisinde bulunduğumuz çağ için çoğunun en optimize durumlarında bulunduklarını bile söyleyebiliriz. ama uluslararası bir geribesleme herkesin birey birey mutluluğu için gerekli görünüyor bana zira eminim hiç birimiz dedelerimiz gibi savaşlarla büyümüş insanlar olmak istemeyiz.

kaynaklar kısıtlı oldugu sürece onları kimin kullanacağının mücadelesi her zaman olacaktır. insanların kurdugu ekonomik sistemlerden beklenen varolan kaynakların insanlar tarafından mümkün oldugunca adil bir şekilde paylaşılmasını sağlamaktır. yoksa savaşlar asla bitmeyecek.

bütün bunlar benim şahsi fikirlerim, külliyen yanılıyor olsam da zerre umrumda değil, yetkili müdür ben değilim der sıyrılırım işin içinden.

2 yorum:

  1. savaş olmadan düşman olmadan devletler ve silahlı kuvvetler yaşayamaz. dünya üzerinde en çok insanı istihdam eden bu iki kurumun "savaş olmasın kardeşlik olsun yemekleri de paylaşalım al ekmeğin ucundan" dendiği an işlevselliğini, döngüsünü dolayısı ile sayısı milyarlar ile ifade edilen insanın istihdamını ve ekonomik potansiyelini kaybettiği manası ortaya çıkar. bu açıdan devletleri ve orduları ayakta tutmak, kurum içinden yahut dışından tüm vatandaşları bir his ve söylem birlikteliği içerisine yönlendirmek hatta kışkırtmak farzdır. mevzu dini ırkı milleti geçip etnik kökene kadar inip tabana yayılmış halde iken total olarak insanlık namına bu işin hem ekonomik hem insani hem de silahlı kısmına müdahil olabilecek bir gücün oluşması mümkün olmuyor tabi. ütopik kalıyor.

    kapitalist aksiyonların tümünün altında yatan o "silah" edinebilme kaygısı öyle soğuk savaş zamanı ortaya çıkmış birşey de değil muhakkak, taaaa orta asyada dedelerimiz ninelerimize kendilerine savaşacak asker doğursun diye yatırım yaparlarmış ki insanlığın tabiatında her daim birilerinden daha güçlü olma arzusu ve bu doğrultuda uğraş verme güdüsü kendiliğinden mevcuttur. ha keşke güçlerimizi savaşarak değil de efenim ne bileyim playstation oynayarak ya da parmak güreşi yaparak falan yarıştırsaydık da olmamış işte...gidip kuzenimi döveyim.

    YanıtlaSil
  2. ben de onu diyorum,ütopik yaşıyoruz iç dünyamızda. ama keşke haya bayram olsa,insanlar el ele tutuşsaaa yaşasak sonsuzaaa.
    kapitalizmin geleceği için 2 düşünce var.
    ilki doyum noktasına ulaştığı an çökecek.ikincisi de çökmeyecek,kapitalizm kendi yarattığı krizler ve karşı görüşlerle daha da büyüyerek gidecek,ayrıca yerine konulacak başka bir alternatif yok diyor bazı kesimler.
    sonu ne olur bilemem,belki de göremem ama kapitalizm boku geliştiği sürece bazı şeylerin içi daha da boşalacak.

    YanıtlaSil